Dijital Günlüğüm

Kasım’dan Kesitler

Art arda yığılan sınavlar bittiyse… Geri döndüm demektir!

Gerçi bir bekleyenim mi vardı emin değilim, ancak içimdeki yazma dürtüsünü yok edemedim. Kendime bol köpüklü bir Türk kahvesi hazırladım,çikolatamı da yanıma aldım.(Ha bir de arkada şu müzik çalıyor.)Tamam, artık hazırım!

Umarım herkes için güzel bir ay olmuştur. Benim için bir yandan güzel bir yandan da yorucuydu.Sınavlara son bir gün kala çalışmalar mı dersiniz, dersten önceki teneffüste ödev bitirmek mi bilmiyorum. Aslında bu hoşuma gitmiyor değil;öbür türlü bir heyecanı mı kalıyor canım? 😀

Yeni bir yazı yazmak için biraz beklemem gerekti. Çünkü bir şeyler yazmaya oturduğum zaman olabildiğince üzerinde durmaya çalışıyorum. Yani,bir günümü yazıya ayırmam ve ertesi günler tekrar tekrar yazdıklarımı okumam gerekiyor,ki içime sinsin. Bu da şu 9. sınıfın ilk zamanlarında pek mümkün olmadı. Çünkü verilen ödevler, sınav hazırlıkları,yeni öğretmenlerin ne soracağı telaşı derken zaman çok hızlı geçti. Ben de maalesef bloguma gereken zamanı ayırmadığımı fark ettim.Ama yine de buradayım!  Bana ders olsun diye, Henry Ford’un şu anlamlı sözlerini bırakıyorum:

Zorluklar zamanında yapmadığımız kolay şeylerin birikmesi ile oluşur.

Her neyse, asıl konuya geliyorum.

Böyle bir başlık altında yazı yazma fikri zihnimde az önce beliriverdi.Genelde (hepsini burada paylaşmasam da) edebiyat içerikli veya bilgi verici;yani birtakım araştırmalar sonucu elde ettiğim yazılar yazmayı seviyorum. Ancak blogum kişisel bir blog olduğu için neden “kişisel içerikli” yazılar yazmayayım ki dedim.Yani bu (tam olarak günlük olmasa da) dijital  günlük tutmak gibi bi’ şey. İleriye dönüp baktığımda;düşündüklerimi,fikirlerimi,yanlışlarımı veya doğrularımı,bir arada yani blogumda görmek güzel olurdu. Böylece, herhangi bir zaman diliminde belli konular üzerindeki düşüncelerimi burada paylaşmalıyım dedim. Diliyorum ki yazdıklarım sadece burada durmakla kalmaz, başkalarına da fayda sağlar.

Bu ay değinmek istediğim konular ise şunlar:

Arkadaşlık ve olumsuzlukların içindeki güzeli arama.

Evet,bu ay düşündüğüm ve üzerinde durduğum en önemli konular bunlardı. Sadece düşünmedim,yaşadığım ve farkına vardığım için yazma gereksinimi duydum.

İlk olarak arkadaşlıkla başlamak istiyorum.

Çok daha önceden de fark etmiş olduğum bir şey vardı ki bu da, herkesle arkadaş olunabileceği idi. Ancak herkesle dost olunmazdı,bunu çok iyi biliyordum.

Samimi olduğum ve sevdiğim arkadaşlarım var,evet. Beni birçok konuda destekliyorlar. Ben de onları destekliyorum,birbirimizi destekliyoruz.Arkadaşlık önemli bir kavram.Bunun farkındayım. Fakat asıl farkında olmam gereken ise kimlerle arkadaşlık kuracağım. Jim Rohn’un şu sözünü büyük ihtimal duymuşsunuzdur: “En çok vakit geçirdiğin beş kişinin ortalaması sensin.”   Bu yüzden insan; kültürünü, bilgi düzeyini, motivasyonunu arttırabilecek arkadaşlar seçmeli. Bu açıdan şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü böyle arkadaşlarım var,iyi ki varlar. Kimi zaman çatıştığımız noktalar elbette oluyor. İşte burası benim yeni şeyler öğrenmemi sağlayan nokta. Ona ikinci konuda değineceğim.

Arkadaşlarım konusunda şanslı olduğumu söyledim. Ne yazık ki bu herkes için geçerli olmuyor. Ama işin güzel kısmı,arkadaşlıktan öte bir duyguya herkesin sahip olabileceği. Evet,burada kitaplar devreye giriyor. İsteyince onlarla geçmişin kapılarını aralayabiliyor, isteyince de uzay-zaman düzleminde nefes kesici bir yolculuğa çıkabiliyorsunuz, zihniniz tatmin oluyor. Üstelik size karşı her zaman sadıklar. Bundan güzel ne olabilir?

Yakın zamanda fark ettiğim şuydu ki:

Tek dostum kitaplarımdır. 

İzlemiş olduğum güzel bir filmdi. Bu repliği beğenmiştim ve bence çok anlamlı.

Özetlemek gerekirse, kişi karakterini geliştirebileceği arkadaşlıklar kurmalı. Herkesle arkadaş olunabilir, ancak bu noktada seçici olunmalı. Çünkü,alakasız görünse de geleceğimizi yanımızdakiler belirliyor. Dostluğa gelince, doğru kişiyle karşılaşmanın zor olduğunu söyleyenleri duymuşumdur hep. Ancak gerçek dostların kimi zaman sırtındaki çantada veya kitaplığında, bazen de kütüphanenin buram buram kitap kokan raflarında olduğu herkesin aklına gelmez pek. Fakat belirtmek istediğim bir yer var ki o da: Kitaplar da arkadaşlar gibi iyi seçilmeliler.

Olumsuzlukların içindeki güzeli arama

 

İlkokul dördüncü sınıfta, kitaplığımızdan “Ufak Şeyleri Dert Etmeyin” adlı bir kitabı almıştım. Psikoloji üzerine olduğu için daha sonraki yıllarda okuyabilmiştim tabii. Kitabın 67.maddesi şöyle başlıyor:

“Yapılan tahminlere göre ortalama bir insan bir günde yaklaşık 50.000 düşünce üretiyor. Bu düşüncelerden bazıları olumlu ve üretkendir. Ama ne yazık ki,birçoğu olumsuz olup;öfke korku,kötümserlik ve endişe barındırır. Daha huzurlu bir insan olabilme yolunda mesele olumsuz düşüncelere sahip olup olmamak değildir;çünkü mutlaka olumsuz düşüncelerimiz olacaktır. Önemli olan bunları ele alırken yapacağımız seçimdir.”

Örneğin yemekhane sırasına kaynak yapıldı. (12.sınıflar sağ olsun, çok yaşadığımız bir durum)  Elbette ki haksızlığa uğradığımızı dile getirmemiz gerekiyor. Ama benim burada düşündüğüm şey: Evet,sırana geçtiler. Fakat sinirlenmek yerine sabırlı olman,senin için daha mantıklı olacaktır. Çünkü burada kendine demen gereken, “Belki erkenden yemek yemeleri gerekiyor,çünkü sınava daha çok çalışmak gibi bir mazeretleri var.”  Ya da: “Evet,önümüze geçtiler,ama bu iyi bir şey çünkü daha sabırlı olmamızı sağlıyor.”

Bir başka örnek verecek olursak: Canım tatlı,pasta vb. yemek istemediğinde annem hazırlar. Ertesi gün yemek istediğimde ise hepsini silip süpürmüş olurlar.  Haliyle biraz kızarım ama “Belki annen yapmış olsa bile, şekerli şeyler senin için pek iyi değil,” derim. Bu da kendime teselli edişim artık. 😀

İlk konuda, arkadaşlarımla bazen çatıştığımızı ve bunun da bana yeni şeyler öğrettiğini söylemiştim. Örneğin en yakın arkadaşlarımdan birisiyle herhangi bir konuda birbirimize ters düşmüş olsak, bu tersliğin altındaki nedeni aramamız gerektiğini fark ediyoruz, neden böyle oldu diye. Ama yapmıyoruz. Umarım  yazıdan bu sonra farkındalığı yakalayabiliriz.

Kısaca buradaki asıl amaç herhangi bir olumsuzluğa, iyi tarafından bakmak. Davranışın,olayın ya da tutumun ardındaki güzeli aramak. (Her ne kadar güzel olmasa da, öyle görmeye çalışmak.)

Evet,bu ay düşünüp üzerinde durduğum konular bunlardı. Daha yazacak çok şey var elbette. Ama ben burada bırakıyorum. Umarım anlattıklarım başkalarına da fayda sağlar. 🙂

Aralık ayına girmeye az kalmışken…

Herkese sağlıklı,başarılı bir ay diliyorum.

Diğer yazılarda görüşmek üzere. Hoşça kalın!

 

 

 

 

Bunları da okumalısın!

6 Yorumlar

  1. Gökçe Özkaya says:

    Kaç haftadır bekliyordum sonunda yani berna finally

    1. Evet en çok seni beklettim galiba 🙂

  2. Dört gözle bekliyordum ve elbette beni şaşırtın ve önümüze güzel bi yazı koydun arkadaşların açısından şanslı birisin😊 devamında dört gözle bekliyorum 🖋

    1. Tabii ki de çok şanslıyım,bil bakalım neden? 😀 😍

  3. Merhabalar, internette bir araştırma yaparken kişisel bloguna rastladım ve tebrik etmek istedim. Yazılarının bir kaçını okudum. Yazısal ifade biçimin ve anlatışın başarılı, tebrik ederim. 🙂 Özellikle bu yazında anlattığın hayattan çıkarımların kayda alınması gereken şeyler. Yani, bence hayat bir yolda olma hali ve insan yolun mevcut durumunu, kendi ve çevresindeki gidişatı fark edince o yol halini de yönlendirebiliyor ki sen bunu yapmaya başlamışsın sanırsam, yani kısaca başarılarının devamını dilerim. 🙂

    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim 🙂 Evet,dediğiniz çok doğru;hayat bir yolda olma hali. Burada bize düşen o yolculuğu güzelliklerle doldurup,doğruya yönlendirebilmek. Bu konuda ne kadar başarılıyım emin değilim, fakat bir yerden öğrenmeye başlamam gerekiyordu. Çıkarımlarımın kayda alınıyor olması beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim tekrardan 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir