Nasılsın bunu okuyan güzel insan, nasıl gidiyor? İlk Kasımdan Kesitler yazısını gireli 1 yıl olmuş ve zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlayamadan ikinci kasımdan kesitleri yazıyorum. Şaşkınım. Neden bilmiyorum ama kasım ayına dair bir şeyler yazmak bana her zaman farklı hissettiriyor. Sanırım kasımın kasveti geride düşünecek, okuyacak, yazacak daha çok şey bırakıyor.
Baştan söylemek istiyorum. Belli başlı aylarda yaşadıklarımı, yaptıklarımı ve düşündüklerimi yazmamdaki asıl amaç; tamamen geri dönüp baktığımda neler olduğunu daha rahat anlayabilmem için. Bir günlük gibi ama dijital. Böylece bir yandan kendime, bir yandan da düşündüklerimle başkalarına fayda sağlayabileceğimi umuyorum. Tabii bu yazı içerisinde gevezelik yaptığım yerler de olacaktır elbette. 😀 İşte burası faydalı olmaktan ziyade günlük olarak adlandırdığım kısma giriyor. Umarım bu yazıda küçük de olsa kendinizden bir kesit bulursunuz. Keyifli okumalar! 🙂 💫
Soğukların gelmesi ile (ki Fethiye’ye daha geç gelir) vücudumuz birden neye uğradığını şaşırdı. Aman dikkat edin kendinize. Şu sıralar ben de dahil herkes hastalanıyor. Bu da anlık bi’ fotoğraf :
Bu yazı bu ay yaptığım şeylerden, dinlediğim müziklerden, okumakta olduğum kitaplardan, edindiğim derslerden ibaret olsun istiyorum. Yani diğer yazılarda da olduğu gibi pek farklı konu başlıkları yok. (Umarım yazıyı zorlanmadan bitirebilirim çünkü 00.00’a kadar yetiştiremez isem aralık ayına geçiyoruz. Hey Allah’ım nelerle uğraşıyorum. 😀 )
(01.12.18 tarihinden düzenleme. Lanet olsun, yetiştiremedim.)
Bu ay nedense daha çok sanatsal konular ve uğraşlar üzerine yoğunlaşmak istedim. Kasımın üzerimde böyle bir havası var. Sanatsal uğraşlardan kastım resim çizmek, edebi ya da felsefi kitaplar okumak, güzel müzikler dinlemek ve bol bol şarkı söylemek. Bunlar hep insanın benliğine iyi gelen şeyler.
Yukarıda da yazdığım gibi dijital günlüğüme eklemek istediğim konu başlıkları düzenli bir şekilde şöyle:
- Kasımda (az da olsa) neler yaptım?
- Az da olsa hangi kitapları okudum, etkilendim?
- Hangi müzikleri dinlemeyi tercih ettim?
- Neler öğrendim, kişisel gelişimime ne kattım?
Kasımda az da olsa neler yaptım?
Az da olsa diyorum çünkü şu aldığım ekran görüntüsü her şeyi çok net açıklayacak. Evet, Gökçe’nin de yazdığına göre kasımın yarısından fazlası sınav haftası ile geçti. Buna rağmen bir şeyler yazıyor olmama
şaşırıyorum. Arkadaşlar şaka maka yazılı haftası 18 gün sürdü 18. Yazıyla on sekiz. Ayın 9’unda sınavlarımız başladı, ne zaman bittiğini bilmiyorum bile. Öyle bir şey yani. Kafayı yemediğim için çok mutluyum ama az kalsın yiyordum. Sınavlara bizden geç başlayan okullar bile o iğrenç sınav haftasını (artık hafta bile değil neredeyse ay oluyordu) önce bitirdiler. Güzelim kasımın çok büyük bir kısmı böyle geçti anlayacağınız. Üstelik çalışmalarımın karşılığını da alamadım. Notlarım istediğim gibi değil. Evet, burada asıl hatanın bende olduğunun farkındayım aslında. Verimli çalışma konusunda eksiklerim var. Ve yeterince iyi olmadığım konuların üzerinde çokça durarak zaman kaybediyorum. Bu yüzden iyi olduklarıma zaman ayırıp odaklanamıyorum. Bunun en basit örneği matematik ve fizik.
Kendimi bildim bileli dil, sportif etkinlikler ve sözel derslerdeki başarım diğer derslere göre daha iyi. (Bu çıkarımı notlarıma göre yapmıyorum ki o konuda benden daha iyileri var. ) Yorum yapmak, ezberlemek, kompozisyon yazmak gibi şeylerde sayısala kıyasla kendimi hem ilkokulda hem de ortaokulda daha rahat hissediyordum. Hâlâ da öyle.
Yani şimdi kare şeklindeki bir cismin dikdörtgen bir zemine uyguladığı basıncı hesaplamak bana nedense çok saçma geliyor. (Bu konular hedefi mühendislik tarzı meslekler olanlar için çok gerekli elbette ama benim için değil.) Ya da değişik değişik fonksiyon soruları. Tabii ki bu konulara ilgi duyan birçok insan var. İşin görsel ve günlük hayatta kullanılan kısmına ben de çok ilgi duyuyorum fakat olabildiğince somutlaştırılmış şu eğitim sisteminde sırf çoktan seçmeli soruda çıkacak diye 2+2 nin 4’e eşit olduğunu (siz anladınız) ezberlemek zorunda olmam beni mahvediyor. Bu sadece benim değil, birçok öğrencinin ortak sorunu.
Fark ettim ki benim beynim görsellikle, sanatla, renklerle, ve yorumlamalarla birlikteyken daha mutlu. Bu demek değil ki sayısal dersleri yapamıyorum. Yeteri kadar verimli çalıştığımda yapamamam için hiçbir engel yok ama diğerlerine oranla az sevdip daha az mutlu olduğunuz bir şeyi nasıl daha iyi yapabilirsiniz ki?
Yanlış anlaşılma olmasını istemiyorum. Popüler bilim çok ilgimi çekiyor. Bilim Teknik, Popular Science tarzı dergilerden yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Hatta bir aralar bilim insanı olmak gibi bir düşüncem vardı. Ama yetenek ve ilgi alanlarıma göre daha sanatsal yerlerde yer almam gerektiğinin farkına vardım. Aslında küçüklüğümden beri bunu hep farkındaydım fakat kendimi akademik anlamda çalışmalar yapan bir kadın olarak görmek istemiştim. Ancak önemli olan sadece kendinizi nerede gördüğünüz değil; neyi severek yaparken gördüğünüzdür.
Her neyse çok konuştum.
Dediğim gibi basit çizimler yapıyorum ara sıra. Çok olmadı, yeni bir tuval aldım kendime. Akrilik boya ile çalışmayı özlemişim. Ama henüz başlayamadım. Anlamlı bir tabloyu çizersem hakkında yazı da yazarım belki.
Kasım ayında hangi kitapları okuduğuma gelmek istiyorum.
Öncelikle çok fazla kitap okuyamadım. Malum, sınav haftası yüzünden pek mümkün olmadı. Ayrıca ben de biraz boşladım. Ama bana göre okunan kitap sayısından çok alınan verim daha önemli. Bu ay okumakta olduğum ve bitirdiğim 3 kitap var:
- Felsefenin Tesellisi
- Bir Dinozorun Anıları
- Serdar Başkan ile Bilim Makinesi
Felsefenin Tesellisi kitabını ne zamandır okuyordum. (Kitap hakkında blog yazacağım.) Ama kitabı okurken çok ara veriyordum. Bu yüzden geç bitti. Bilim Makinesi adlı kitap da çerezlik gibi. İçinde 99 soru ve cevabın olduğu bilimsel konular var. (Bu arada kitabı Gökçe’den ödünç aldım. Buradan teşekkürler. 😀 ) Merak ettiğim ya da gözüme çarpan yerleri aradan aradan okuyorum. Size de tavsiye edebileceğim bir kitap. Şu anda ise Bir Dinozorun Anıları adlı eseri okumaktayım. Bu eser Mîna Urgan’ın kaleminden çıkmış. Kitabı annem evde tadilat yapılırken uzun zamandır açılmamış bir dolapta bulmuş. Okurken çok güzel sözlere rastlıyorum ve dayanamayıp altlarını çiziyorum.
Lin Pesto – Delikanlım/Emi (Yıldız Tilbe Cover)
Lin Pesto – Araba (Mustafa Sandal Cover)
Lin Pesto – Yananı Görür Allah (Bülent Ersoy Cover)
Bir de şunlar var tabii:
Son olarak bu ay neler öğrendim ve kendime neler kattım?
Bu ay öğrendiğim en önemli şey hata yapmak idi. Hata yapın. Hem de sıkça. Bu sizin yeni şeyler öğrenmenizi ve bazı durumların farkına varmanızı sağlar. Özellikle arkadaş konusunda. En ufak bir şeyde bile daha önce yaşananları bir çırpıda silebilen, olaylara tek gözden bakan birisiyle arkadaşlık kurmanız ne kadar doğru?
Bazen bu kişi beni kişisel olarak geliştiriyor mu diye sormanız gerek. Cevabınız hayır ise çok da fazla düşünmeye gerek yok.
Daha olgun ve ergenlikten biraz daha sıyrılmış kişilerle arkadaşlık kurmaya özen gösterin. Aksi taktirde durumlar çok gülünç oluyor. O kişi için üzülüyorum yani. İçinde öyle bir kin tutuyor ki… Ayrıca çocukça hareketler sergileyip dikkat çekmeye çalışıyor. Bizim de yaptığımız onun seviyesine inmemek için görmezden gelmek oluyor. İyiliği için 15-16 yaşındasın, kendine gel demek istiyorum ama bir gün bunun farkına varacağını umuyorum. Kendime de bazen iyiki ufak hatalar yapıp (ki hata bile değildi yaptığım 😀 ) böyle insanları hayatımdan çıkarmışım diyorum. Çünkü arkadaşken insanların asıl yüzünü görmek zor oluyor. Ama ben insanlık ilişkilerime dikkat edip böylelerine karşı tüm saygımı koruyacağım. Size de öneririm. 🙂
İşte bu ay da böyleydi. Geçen kasımdan kesitlerde de arkadaşlıktan söz etmiştim. Şimdi yine aynı şekilde bitirdim yazımı. Umarım faydalı kesitler bulmuşsunuzdur. Kendinize iyi bakın, hoşçakalın! 🙂
Yazılı haftası dışında bu yazıyı okuduktan sonra kendimize güzel şeyler kattığımızı anladım 😀 Bu arada inşallah felsefenin tesellisini yapacaksın 😀
Herkez hata yapar önemli olan hatalardan ders almaktır 🙂
Bilgilendirici yazı için teşekkürler, takibe aldım.
yine mi aylardan Kasım 🙂
🙂