Herkese merhaba! Bugün orada olmaktan da anlatmaktan da büyük zevk aldığım bir etkinlik hakkında yazacağım: Uzay Kampı Türkiye.
Gittiğim,gezdiğim,gördüğüm yerleri süzgeçten geçirdiğim zaman; bu kamp bilim çerçevesi içerisinde katıldığım ilk etkinlik oluyor. Bu yüzden benim için ayrı bir önemi var, bilirsiniz ki ilkler önemlidir. Bunun gibi birçok etkinliğe katılmaya can atıyorum, fakat on dört yaşında olduğum için imkanlarım kısıtlı. Kendi kafama göre hareket edip,seyahat etmeme biraz daha var sanırım. Ne var ki teyzem ve eniştem bu konuda bana yardımcı oluyorlar. 2 sene kadar önce bilim müzesine, bu yıl da Uzay kampına onlar sayesinde gidebildim. Eğer bu yazıyı okuyorlarsa (ki okuyacaklardır) onlara çok teşekkür ediyorum.
Peki kamp nasıldı? Gelin sizlerle o günün kısa bir yolculuğuna çıkalım. Hazırsanız başlıyoruz. Emniyet kemerleri, komuta birliği,geri sayım… Tamam,tamam.
Kampın bulunduğu alan Ege Serbest Bölgesi, Gaziemir/İzmir.Oraya varırken pek bir heyecanım yoktu fakat içeriye girerken arttığını söyleyebilirim. Çok güzel ve samimi karşılandım. O an tüm heyecanım yok olmuştu. Bana: “Seni Sun Takımı‘na alıyoruz,ne dersin,” sorusunu yönelttiler. Yarım saniye kadar kafamda: “Hööm Güneş iyidir,ışık saçar, yaşam kaynağıdır” dan sonra cevabım: “Tamamdır,” oldu. Öğrenciler Sun,Merkür,Venüs,Andromeda vb. takımlara ayrılıyordu. Amaç ise birlikte hareket etmeyi öğrenmek ve beraber güzel şeyler yapmaktı. Bizim takımımızın yaş ortalaması 14-16 civarıydı,en büyükler bizdik yani. İstisna olarak aramızda birkaç küçüğümüz de vardı tabii.
Program Tanıtımı
Saat 8.30 gibi bizi bir salonda topladılar.Burada program hakkında bilgiler aldık.Neleri yapacağız,uyulması gereken kurallar nelerdir gibi. Henüz birkaç kişi eksik olduğumuz için tanışma faslına geçtik haliyle. Nerelisiniz sorusunun cevabına çoğu kişi Fethiye yanıtı verince şaşırmadım değil. Bunlar sıradan sohbetler olunca ve konuşma bitince, konu bilimsel tartışmalara kaydı. Salonda çok parlak zihinler olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum,sorulan sorulardan ve verilen cevaplardan belli oluyordu bu.Program tanıtımının sonunda bizlere Astronot Chris Hadfield’den bir mesaj vardı. Şöyle diyordu:
Salondan ayrılırken kamp liderlerinden birisi Chris Hadfield’in sözlerinden bir alıntı yaparak uğurladı bizleri: Keep on changing who you are gençler, keep on changing who you are…
Kahvaltı,Eğitim Merkezi Turu ve Simülatörler
Daha sonrasında Galaxy Cafe’ye (güzel isim) kahvaltı yapmak üzere çıktık. Atıştırmak için önümüze sandviç koymuşlardı. Çok güzel görünüyordu fakat herkes sıkı bir kahvaltıyla gelmişti anlaşılan,kimse bir şey yemedi.Bu arada herkesin takım liderleri belli olmuştu. Bizim takım liderimiz Kübra ablaydı. (Kendisini çok sevdim, dünyalar tatlısı bir insan 🙂 ) Biraz sohbet etmeye başladık. Hangi okuldan geldiniz,hangi bölümü seçmeyi dü
şünüyorsunuz tarzından sohbetler. Ben Ömer Özyer Lisesi’nden geldiğimi söyledim. (Tabii nereden bilecekler 😀 ). 2 saniye sonra yanımda oturan ve merdivende tanışma fırsatı bulduğum Ela : “Aaa Ömer Özyer’de mi okuyorsun, Fethiyeli’sin yani?” dedi. İkimiz de şaşırmıştık,yan yana oturduğun kişi ile hemşehri çıkıyorsun sonuçta.Fakat salondaki Fethiyelileri düşününce normal olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Saat 9.00 civarı eğitim merkezini dolaştık. Birçok simülatör hakkında teorik bilgiler aldık. Bol bol Newton yasalarından bahsettik.Özellikle de 3. yasası olan etki tepkiden. Sizlere de aklımda kalan ve ilgimi çeken birkaç simülatörden bahsetmek istiyorum.
Astronotun üzerinde oturuyor olduğu simülatör İnsanlı Manevra Ünitesi Simülatörü. Fotoğrafta da olduğu gibi astronotlar uzay mekiğinden çıkıp kısa mesafeli bir yol kat etmek istiyorsa bu simülatörü kullanıyorlar. Nedeni ise uzayda hava olmaması. Bu sebeple bir yerden başka bir yere hareket etmek için itici bir kuvvete ihtiyaç duyuluyor.Bu araçta ise 44 tane azot gazı iticisi bulunmakta. Astronotlar bu araçta kontrol çubuklarındaki ileri geri sağa sola yaptığı hareketler ile azot gazı iticilerini püskürtüyorlar ve böylece uzayda hareket etmiş oluyorlar. Burada Newton’un etki tepki yasasını görüyoruz.
Sıradaki simülatör aralarında en çok beğenmiş olduğum Çok Eksenli Simülatör. Dünya atmosferine giren bir kapsülün yaşayacağı yön kaybını anlatıyor bu araç. Sağa sola yukarı aşağı dönüşler gerçekten nefes kesici görünüyor. Peki bu dönüşlerde midemiz bulanır mıydı? Herhangi bir mide rahatsızlığınız olmadığı sürece hayır. Çünkü dönerken ağırlık merkezimiz midemizde oluyor. Bu yüzden bir sorun yaşanmıyor.
Dediğim gibi bu simülatörler hakkında sadece teorik bilgiler aldık, yani kullanmadık. Kullanmış olduğumuz ise 1/6 yer çekimi koltuğu idi. Bu da bir astronotun ayda nasıl yürüyeceğini yaşatan bir simülatör. (Tıpa tıp aynı değilidir elbette. Yaklaşık diyelim biz.)
“Uzayda Yaşam” Adlı Konferans
Saat 11.00 civarı Uzayda Yaşam adlı konferansı almak için tekrar salonda toplandık. Astronotlar nasıl beslenirler, kişisel bakımlarını yaparlar, ne yerler,nasıl uyurlar, eğitim alırlarken ne gibi zorluklarla karşılaşırlar,nasıl spor yaparlar gibi sorular üzerine bir sunum dinledik.İlgimi çeken Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) neredeyse hiç su kullanmıyor oluşlarıydı. Kişisel bakımlarını yaparken saçlarını yıkamak yerine köpüklü şampuan ile işlerini hallediyorlardı. Ya da ellerini suyla temizlemek yerine ıslak mendil kullanmak gibi. Dünyaya kıyasla ne kadar dayanılmaz bir durum, öyle değil mi?
Ayrıca Iss’de süzülüyormuş edasıyla dolaşmak çok keyifli görünüyor olabilir. Fakat sunumu veren kamp lideri (sanırım Efe ağabey idi) astronotların en sevmedikleri eğitimin bu olduğunu söylemişti. Üstelik kendisi bir astronot ile konuşma fırsatı yakalamış ve bunu ondan dinlemiş. Gerçekten nefret ediyorlarmış.
İşin güzel yanı ara sıra dünyaca ünlü isimlerin, Iss’deki astronotları uyandırmak için yolladıkları ses kayıtları ya da mesajlar. Örneğin Beyonce, “Run the World (Girls)” şarkısı ile astronotlara günaydın mesajı yolluyor. Ne hoş. (İstersen bana da böyle sürprizler yapabilirsin Beyonce’cim hiç çekinme. Numaram: 0538… 😀 )
Konferans yaklaşık 1 saat sürdü. Eğlenceliydi,ara sıra bizlerin de konuştuğu yerler oldu tabii.
Saat 12 olduğunda ise öğle yemeği yemek için tekrar Galaxy Cafe’ye çıktık. Yavaş yavaş acıkan karınlarımızı doyurduk.
Makey Makey Atölyesi
Sırada ise Makey Makey atölyesi vardı. Burada 3’erli gruplara ayrılıp gök taşı sayan bir maket tasarladık. Takımımızda Bora,Ela ve ben vardım. Gök taşlarımız alüminyum folyo kaplı pinpon topumuzdu. Sonra hazırladığımız maketi bilgisayarda bir programa bağladık ve pinpon toplarını içine atmaya başladık.(Maketin altı da alüminyum ile kaplı olduğu için burada iletkenlik-yalıtkanlık devreye giriyor.)
Bu arada en çok gök taşı yağdıran biz olduk, söylemeden geçmeyelim 😀 .
Planetaryum
Planetaryum kampta en çok sevdiğim yerlerden birisiydi. Bizler koltuklarımıza uzanmış,üzerimizde süzülmekte olan yıldızları ve nicelerini seyrediyorduk. Bazı yıldızların isimlerini ve takım yıldızlarının konumlarını öğrendik. Üzerimizden burçlar kuşağı geldi geçti. Sahiden,güzel bir deneyimdi.
Yine planetaryumda, kısa bir video izledik. Uçsuz bucaksız evrende, bir asteroitin üzerinde durmakta olan astronot hakkındaydı bu video. Şöyle başlıyordu: Bu astronotun sen olduğunu hayal et. Neden ve ne için buradasın? Videonun konusu da bu sorulardan yola çıkıyordu. İlham verici olduğunu söyleyebilirim.
Roketlerin Çalışma Prensipleri
Her uygulamalı çalışmada olduğu gibi,roketimizi tasarlamadan önce kısa bilgiler aldık. Önce roketlerin çalışma prensiplerini dinledik,sonra da kendi roketlerimizi yaptık.
Ay’a insanlı ilk uçuşun gerçekleştiği Apollo projesinin roketi Saturn V’i tasarlayan
Wernher von Braun hakkında konuştuk. Hayali en baştan beri uzaya çıkmakmış. Çalışmalarında (hangisi olduğunu bilmiyorum) 150 kez başarısız olmasına rağmen, pes etmemiş. Belki vazgeçseydi hiçbir zaman roket teknolojilerinin babası olarak anılmayacaktı.
Gelelim bizim roketimize. Saturn V kadar havalı olmasa da yaptık işte bi’ şeyler 😀 . Bu sefer ikili gruplara ayrılmıştık. Ben yine Ela ile birlikteydim.Kullandığımız malzemeler: Pet şişe,karton,makas,ip,bant ve balon idi. (Umarım doğru yazmışımdır.)
Herkesin roketleri hazır olunca fırlatmak için dışarıya çıktık. Şişelerin içi su ile dolduruldu. Pompa ile basınç uygulandı. Geri sayımlar çoktan başlamıştı. 3-2-1… Roketimiz sahiden de iyi fırladı.
Yavaş yavaş Uzay Kampından ayrılma vakti yaklaşıyordu. Fakat daha zamanımız vardı.Bahçede bazıları basketbol ve voleybol, bazıları da futbol oynadı. Birlikte güzel vakit geçirmiştik.
Sonra tekrardan içeride toplandık. Hakkında teorik bilgiler aldığımız fakat kullanamadığımız simülatörleri kamp liderleri kullandı. Evet,ayrılma vaktimiz gelmişti artık. Bizlere katılım belgelerimizi ve armağan olarak da Space Camp şapkalarını verdiler.Sonra Sun Takımı olarak, hep birlikte fotoğraf çekildik. (Yazının sonuna gelirken üzülmedim değil.)
1 Şubat benim için dopdolu geçen, yeni şeyler öğrenip yeni insanlar tanıdığım güzel bir gün olmuştu. Ne de olsa birçok şeyi bir güne sığdırmış ve öğrenirken eğlenmiştik. Umarım Uzay Kampındaki ortamı hayatımın çoğu yerinde bulur ve bunun mutluluğunu yaşarım.
Uzay Kampının internet sitesine göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Yazıya kısa bir parça bırakıyorum. İsterseniz: buradan dinleyebilirsiniz
Bilimle ve merakla kalın!
Sevgiler…
Parantez içinde yazdıklarına hayran kaldım 😂
😄
Çok güzel bir yazı olmuş. Tebrik ederim. 😊
Teşekkür ederim canım😘
Bayıldım,çok güzel yazmışsın bir sonraki yazacaklarını sabırsızlıkla bekliyorum ❤
Teşekkür ederim Gizem💓☺️