Herkese merhaba! Bugün uzun zamandır okumak istediğim ve bir çırpıda bitirmiş olduğum bir kitap hakkında yazdım: Satranç.
Kitabı ilk almaya gittiğimde (aslında bunu almalıyım diye bir plan yapmamıştım) rafta diğer kitapların arasında sessiz sakin duruyordu. Ama sanki “Beni alıp okumalısın” der gibiydi. Kitabevindeki satıcı (kendisi epey kültür birikimine sahip ve bilgili bir kadın) bana bu kitabı oturup, tekrar tekrar okumuş olduğunu ve Zweig’in çok iyi bir yazar olduğunu söylemişti. Stefan Zweig’in kaleminden ben de haberdardım ancak herhangi bir kitabını açıp okumak, farklı bir zamana, mekana yolculuk yapmak mümkün olmamıştı.
Kitap o kadar akıcı ki tek seferde okunabilecek türden. Zaten ince bir kitap. Kahvemi hazırlayıp, konforlu bir yere yerleştikten sonra bir çırpıda bitirdim. Bu yüzden uzun roman okumayı sevmeyenlere önerebilirim. Arkadaşlarımdan çıkardığım sonuca göre çoğu uzun romanları (ya da sadece romanları) okumayı sevmiyor. Belki bu kitap onlar için bir başlangıç olabilir.
Olay ise New York’tan, Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisinde yaşanıyor. Karakterler ise dünya satranç şampiyonu Mikro Czentovic, bir zamanlar çok usta olan; ancak satrançtan uzak kalmış Dr. B. ve sıradan bir satranç oyuncusu. Aralarındaki gelişmeleri anlatırsam heyecanı kaçacak. O yüzden oralara girmiyorum 🙂
Stefan Zweig’in eser(ler)inde en çok psikolojik analiz yeteneğini kullandığı okuyan biri tarafından gayet net anlaşılıyor. Adeta hayatın içinden sesleniyor Zweig.
Bir kitap için söylenmiş alıntıda ise adeta kendimi buldum: Fakat kitapla birlikte cehennemime geri döndüğüm an, ne andı!Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!
İşte Satranç, uzun zamandır okumayı istediğim ve okurken zamanın durduğunu, Dr. B’nin anlattıklarını zihnimin derinliklerinde yaşayıp, benimsettiren; o yolcu gemisinde olduğumu hissettiren bir kitaptı.
Olur da bu yazıdan sonra kitabı okumayı düşünürseniz ya da alırsanız bana da haber verin, çok mutlu olurum 🙂
Son olarak,hayattan bir alıntı…
Alıp okusam mı ne 😁😁
Güzel olur elbette 🙂
en kısa zamanda alıp okuyacağım 😉
Zweig’in ay ışığı sokağı’nı da okuyabilirsin. Küçük ve anlamlı hikayelerden oluşuyor.
Evet duymuştum, okuyacaklarım arasında artık 🙂
Merhabalar,
Avusturyalı roman, tiyatro, biyografi yazarı Stefan Zweig’i ilk olarak ”Satranç” kitabıyla tanımıştım. ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romanını da dün itibariyle bitirdim. ”Olağanüstü Bir Gece”, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimini anlatmaktadır. Romanda beni en çok etkileyen cümle şu iki cümle olmuştu:
-Kendisini bulmuş olan insan dünyada hiçbir şeyi kaybetmeyecektir. Kendi içindeki insanı kavramış olan insan ise bütün insanlığı anlayacaktır.
-Ne var ki bu satırları zaten sadece kendim için yazacaktım ve kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romandan altını çizdiğim, en sevdiğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/olaganustu-bir-gece-romanindan-muhtesem-20-alinti/
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.
Okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Okumadıysanız kesinlikle okuyun; Stefan Zweig “Korku”
Benim de çok severek okuduğum bir kitaptı Korku. Okumayanlara ben de tavsiye ediyorum. 🙂